18 Temmuz 2010 Pazar

Ak Parti 'Beyaz Türk' restoranında

DÜN Vatan Gazetesi'nde İclal Aydın'ın köşesini okurken fark ettim.
-Yazılarını okudukça bu ünlü düşünürümüzün köşesinden de etkilendiğin belli oluyor. Neyi fark ettin peki?

Sitcom gazeteciliğini nasıl özlemişim.
-“Sitcom Gazeteciliği” de “Kabile Aydınları” gibi bir muhteşem bir Özkök klasiği galiba?

Bu yazıyı okuyunca gel de orada olmayı isteme.
-Meraklandırma turlarına başlamış bulunuyoruz.

Gel de orada gördüklerini, ballandıra ballandıra yazma.
-Ballandırmadan yazdığın kaç tane yazın var?

Gel de, tam bir araştırmacı gazeteci ruhuyla bu işe dalma, gerisini kurcalama.
-Araştırmacı gazetecilik ve sen?

Buyurun size, keyifli bir cumartesi sitcom'u.
- Buyuralım bakalım.

Acayip bir “tesadüfler parodisi”.
–Çok merak ettik. Hadi, devam et!

* * *

Önce mekândan başlayalım.
- Buyur dedik ya

İclal Aydın'ın yazısına göre, olay “İstanbul'un en hareketli restoranlarından birisinde” geçiyor.
-Neresi acaba?

O, restoranın ismini vermiyor, ama bu araştırmacı gazeteci hemen mekânın adını tespit ediyor.
-O, İclal Aydın, şimdiki satırları yazan sen, seni anlamaya çalışan ben, peki bu araştırmacı gazeteci kim? Ne zaman 4. Kişi girdi muhabbete. O da mı sensin?

Yer, Sunset Restoran.
- Hemen de tespit etmiş yeri, helal olsun müthiş bir araştırmacı gazetecilik örneği

Japon şefi bütün “Beyaz Türklerin” beğenisini kazanmış, en “in” yerlerden biri.
- Bu türün başı sensin ama sen de hâlâ takıldığın mekânın havasını atıyorsun be abicim. Biz kabul ettik ama sen bir türlü hazmedemedin kendi durumunu yahu!

Bir masada medyanın iki tanınmış kadın siması oturuyor.
-Eeee

Biri İclal Aydın, öteki Elif Dağdeviren.
Benden duymuş olmayın, bu iki kadın çok iyi arkadaş ve son zamanlarda her yerde birlikte görünüyor.

- Tamam, biri senin etkilendiğin bir düşünür olabilir de bundan bana ne?

Orada CHP'nin eski İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin'le buluşacaklar.
- Şu twitterda 40 yıllık Akbil’e “Akpil” diyen Gürsel?

Ama biz dikkatimizi dağıtmayalım, asıl olay o masa değil, biraz ilerdeki iki ayrı masa.
- Hep aynı şey yaaa, sadede gelinceye kadar fıtık ediyorsun adamı

* * *

Birazdan içeri Hürriyet İnternet Genel Yayın Yönetmeni Fatih Çekirge giriyor. Tabii doğruca kadın gazetecilerin masasına yöneliyor.
- Niye "Tabii doğruca kadın gazetecilerin masasına yöneliyor"? Fatih Çekirge’nin erkek fobisi mi var? Yoksa o restoranda erkeklerle buluşmak yasak mı?

Onlar sohbet ederken bu defa restorana Akif Beki giriyor.
- Bak seeen, kadro renkleniyor. Eeeee?

Yazıyı ilk okuduğumda sanki Akif Beki'yle, Fatih Çekirge restorana birlikte gelmiş gibi bir sonuç çıkardım.
- Doğru dürüst okuduğundan emin misin? Yukarıda onlar sohbet ederken diye yazmışsın
Dün Fatih'i arayıp sordum, "Hayır Akif tanımadığım birkaç arkadaşı ile birlikteydi" dedi. Yani onlar birlikte değilmiş.
- Peki, rahatladın mı bari?
Buraya kadar her şey normal
–Birazdan anormal bir durum var yani? İyice heyecanlandım bak.

Bir tarafta iki kadın gazeteci. Öteki tarafta iki erkek gazeteci. Yer Sunset. Fransızların tam da “Tout İstanbul”, yani “Bütün İstanbul” diyebileceği bir yer.
- Yahu Franszılar İstiklal'e "tout İstanbul" derler. Sen 3-5 gazetecinin takıldığı yere diyorsun

Yani kimi görseniz sürpriz olmaz. Ama bir kişi var ki, eğer restorana o da gelirse, merak böceği gelir sitcom araştırmacısını tam şah damarından sokar.
- Ne kadar saçma sapan cümleleri bağlamaya çalıştığının farkında mısın?

Sıkı durun; “o kişi de” birazdan salona giriyor.
- Kim ki o ya, bak o böcek beni de soktu galiba.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu.
- Bak şu işe. Ne işi varmış o badem bıyıklının orda? Gerçi adam İstanbul Erkek Lisesi'nden mezun, hem Dışişleri Bakanı filan, buradan yırtmaz mı?
Yani Başbakan Erdoğan'ın eski danışmanı Akif Beki'nin bir süre önce en ağır eleştirilerle “lime lime” edip bıraktığı bakan.
- Eeeee?

Sahneyi gözünüzün önüne getirebiliyor musunuz?
-Hitchock gerilimi mi izliyoruz? Nesini gözümüzün önüne getireceğiz bunun?

* * *

Meğer AB ile ilişkilerden sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yabancı konuklarına yemek veriyorlarmış.
- Hem de "Beyaz Türk" restoranında. Gidip Üsküdar’da kebap yeselermiş ya.

Tabii normal bir gazeteci, hemen olayın siyasi tarafına bakar.
- E sen de "normal" bir gazeteci olmadığına göre

Benim derdim ise başka.
- Ben de onu diyorum zaten.

Ama önce işin siyasi yanını öğrenmek isteyenlerin merakını gidereyim.
- Buraya kadar okuduk yazını bari işe yarayacak bir şeyler de yazıver.

Akif Beki ile Ahmet Davutoğlu bırakın konuşmayı, birbirleriyle göz göze bile gelmemişler. Arada sanki buzdağları varmış.
- Bu sana göre meselenin siyasi yanı oluyor tabi.

* * *

Şimdi araştırmacı sitcom'cunun çıkardığı sonuçlara gelelim:
- Şimdi de yeni bir terim daha "araştırmacı sitcom'cu". Ne kadaar yaratıcısınn

Demek ki, aralarındaki mesele kapanmamış.
- iyi, kına yak...

Belki gözümden kaçtı ama ben, Başbakan'ın, Ahmet Davutoğlu'na sahip çıktığına dair bir şey okumadım.
– Senden kaçar mı hiç?

İki sorunun cevabını hepimiz merak ediyoruz.
-Ben etmiyorum, nolucak?

Bir; Akif Beki o yazıyı Başbakan'ın bilgisi dahilinde veya oradan aldığı işaretle mi yazdı?
-Merak ede ede bunu mu ettin?

İki; Böyle olaylarda her adamına sahip çıkan Başbakan'ın sessizliği “Kuzuların Sessizliği” mi?

- Filmin isminden başka nasıl bir ilişkisi var bu konuyla?

Neyse, bu bizi aşar...
- Bu kadar yazdın aşmadı şimdi aşıyor öyle mi?

Asıl dikkatimi çeken şu: Demek ki AK Parti'nin bir bölümü ve onu destekleyen bazı gazeteciler de artık "Beyaz Türklerin" mekânlarına dadanmaya başlamış. Bu iyiye işaret.
- AKP’lilerin “Beyaz Türklerin” mekanlarına "dadanmaları" neden "iyi" bir şey? Memleketteki Ahmet Hakan sayısını arttırmak açısından mı?

Tabii mendebur yanım hemen şunu merak etti. Acaba iki masada da içki içildi mi?
- Eveeet, asıl konuya geldin galiba? Alkole yatırılmadan beyazlaşamazlar de mi?

Akif Beki'nin masasında içilmemiş. Hatta Sunset'in sahibi Barış, Beki'nin masasına bir şişe şampanya göndermiş.Beki iade etmiş. (Not: Birinci el kaynaktan sağlam bilgi.)
- Aaaa o da mı içki içmiyormuş? Tüh! Radikal’de yazıyor ama?

Ama resmi davetlilerin olduğu öteki masada içki servisi yapılmış.
– Hiii Davutoğlu da içmiş olmasın sakın?

Herhalde Gazze stresi de orada atılmıştır.
- Valla onları bilmem ama ben bu yazının stresini nasıl atacağım bilmiyorum?

* * *

Güzel Türkiyem; Hayat böyle güzel sürprizlerle dolu.
- Noldu? Memlekette petrol mü bulundu?

AK Partililerin toplumun bu tarafına “Beyaz Türk açılımı” yapmalarını çok takdir ettim.
- Böyle açılım mı olur ya, İçki ikram edilsin iade et, masada olsun ama içme, ohooo.

İnşallah bir gün Başbakan'ı da oralarda görürüz. Neticede oraları da Türkiye...
- Dı mı yani? Bir de elinde bir kadeh kırmızı şarap olsa artık ölsen de gam yemezsin.

Tabii Gürsel Tekin'in iki kadın gazeteciye anlattıklarını da çok merak ediyorum.
- Aman ne anlatacak, İstanbul’dan şutladılar ya onu, ortalığı kolaçan etmeye gelmiştir.

Merak böceği o gece beni fena sokmuş. Beynim zonkluyor.
- Beynin niye zonkluyor abicim? Kuantum fiziği üzerine filan mı çalışıyorsun?

Tahmin ediyorum bu “küçük tesadüfler” Ahmet Hakan'ın içini de gıcıklamıştır.
-Etmez mi abisi, proje hocasının içini gıcıklayan bir mesele Allah bilir onun içinde ne fırtınalar koparıyordur.

İlgili yazı:
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=15341477&yazarid=10&tarih=2010-07-17

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder