2 Mart 2011 Çarşamba

Bir tek Silivri orada yoktu

ŞİMDİ o söz, oraya yakıştı mı?
Caminin avlusunda herkes var.
-Sen hariç
Neredeyse bütün Türkiye, musalla taşının önünde saygı duruşunda bulunuyor.
-Zoruna mı gitti?
Siyasi İslam orada.
-Tercümeye başlayalım; AKP, Saadet ve Has Parti.
Ama solcu siyaset de orada.
-Bu da eski-yeni CHP’liler oluyor galiba
Milliyetçi Türk’ü orada.
-Hmm, bu da Devlet Bahçeli
Ama Kürtçü siyaseti de orada.
-Sırrı Sakık’la Akın Birdal’ı da gördüydüm.
Merkez siyaset orada, ama marjinal sağ ve sol da orada.
-Askerler, Haydar Baş tamam da buradaki sol kim?
Gül, Erdoğan, Çiller, Baykal orada...
-La yoksa Gül, Erdoğan merkez, Çiller marjinal sağ, Baykal da marjinal sol mu?
Hepsini anladım.
-Ben anlamadım, kafam karıştı.
Peki asker neden orada?
-Yaaa, dedim ya bi sen yoktun diye
Yani 28 Şubat’ta Erbakan’ı başbakanlıktan uzaklaştıran siyasi dalganın en önemli aktörlerinden biri olan ordu, neden bu kadar yüksek düzeyde cenazeye katıldı?
-Dünya böyle işte. Sana manşetleri attırdılar, kendileri cenazeye koştular.
Muhtemel cevaplar şunlar olabilir:
-Olan sana oldu canım, bırak artık kendi kendine cevap bulmayı
“Bakın biz artık eski ordu değiliz” demek için.
-Atı alan Üsküdar’ı geçti Ertooo
Yani alelade bir “halkla ilişkiler”, imaj düzeltme operasyonu...
-Aman ya rabbi, ya değilse?
Sanmıyorum.
-Nedir peki?
Ben bu sorunun cevabını, Ezgi Başaran’ın Radikal’de Erbakan’la yaptığı mülakatta okumuştum.
-Kendin sorup kendin cevaplıyorsun nasılsa
Erbakan, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı hep dikkatli bir tutum içindeydi.
-Ama senin eline su dökemez tabi
O mülakat, hepimiz açısından derslerle dolu bir “tecrübenin”, bir “insafın”, bir “vicdanın” ifadesiydi.
-Ders, tecrübe, insaf, vicdan sözcüklerini aynı cümlede bu şekilde kullanabilmene hayranım
Şu cümlelerde, bütün kırgınlığına rağmen, askerine karşı insaflı, vicdan sahibi bir devlet adamını okumuştum.
-Offf, yine geldik aynı ve esas mevzuya
Ezgi Başaran soruyor:
“Balyoz Davası’ndan 196 subayın yargılanmasını nasıl buluyorsunuz?”
-Abi yatıyorsun asker, kalkıyorsun asker. Bir doktora görün artık.
Erbakan’ın cevabı:
“O subayları hapse koymaktan daha güzel olan onları eğitmek olurdu. Asker ayrı, cunta ayrıdır. (Onlar) Vatan için canını verir, gözyaşı döker.”
-Budur
Vicdan, adalet duygusu; insanların hayatlarında yapabileceği en büyük yatırım.
-E sen hisse fukarasının tekisin o zaman.
Ben bunu ilk defa rahmetli Yavuz Gökmen’in cenazesinde görmüştüm.
-Nasıl?
28 Şubat sürecinde Yavuz’u yerden yere vuruyorlardı.
-Niye ki, senin koroda mı yer almıştı?
Yavuz gerçekten vicdan sahibi bir insandı.
-O zaman iktidarı devirenlerin karşısında olmuştur.
Solcu olarak 12 Mart’ın, 12 Eylül’ün acılarını çekmişti. Ama kin tutmayan, acılarını şahsi bir intikam duygusu haline getirmeyen bir insandı.
-Bütün kriterlerin postalmetreye bağlanmış yahu
Cenazesinde en sağından en soluna, en laiğinden en dincisine kadar herkes saf tutmuştu.
-Kürtçüleri, marjinal sağ-solu ve merkezi unuttun
Arkadaşlarım bana soruyor.
“Neden Erbakan’la ilgili hiçbir şey yazmıyorsun?”
-Daha ne kadar yazacaksın?
Cevabım basit.
Erbakan’ı tanımıyorum.
-Arşivinden kork, tanımıyorum dediğin adamla ilgili gazetende ne haberler çıktı
Onunla ne gazeteci ne başka sıfatla ilişkim oldu.
-Kendisine hiç hükümet kurma görevi de vermemiştin di mi?
Bir kere Başbakanlık Konutu’nda, Aydın Bey ve bizlere yemek verdi.
-Aydın bey ve gazetecilerine mi?
Bir kere de başbakanken, Hürriyet yazarlarıyla bir araya gelmek için randevulaştık.
-Hey gidi günler hey, o zamanlar ne fiyakan vardı
Son dakikada “Oktay Ekşi’yi getirmeyin” dediler.
-Hahaha, niye onun başı kel mi?
Ben, “O zaman biz de gelmiyoruz” dedim. Randevuyu iptal ettik.
-Afferin sana, anca beraber kanca beraber. Sen de yazarlığı bırakıp CHP’ye geçsene.
Onu tam olarak tanımadım.
-Ama tanımadan atıp tuttuuun
Ama yıllar, dışarıdan da olsa, bana onun çok önemli bir özelliğini öğretti.
-Konu yine mehmetçiğe geliyor
Kin tutmamayı, intikam duygusu taşımamayı, vicdan denen insanlık karakterini ayaklar altına almamayı...
-Tercüme edeyim: Ergenekon’la, Balyoz’la Kafes’le uğraşmamayı…
Evet, nehrin kenarında otururken, onun bu özelliklerini tanıdım.
-Tamam da hacı, buradan sana ekmek çıkmaz.
Bugün yapılan vicdansızlıkları gördükçe,
-Ah Silivri ah
İntikam tamtamlarının kulakları sağır eden gürültüsünü her gün dinledikçe,
-Bir gün kalbine inecek diye korkuyorum
Erbakan’ın bu özelliği gözümde daha da büyüdü.
-Yaaa, bilemediniz adamın kıymetini
Cenazeler, hepimizin gerçek tıynetini, gerçek değerini en iyi gösteren törenler.
-Kesinlikle
Rahmetli Yavuz Gökmen sağlığında yerden yere vuruluyordu.
Cenazesi o kişilere Yavuz’un kim olduğunu öğretti.
-Muhabbet bitsin ben de bakiyim biraz, öğrenmişler mi?
Rahmetli Turgut Özal’a edilmedik hakaret, yapılmadık haksızlık kalmamıştı.
-Seveni daha çoktu diye hatırlıyorum
Cenazesi onun halkın gözündeki gerçek yerin gösterdi.
-Evet o da çok kalabalıkmış
Ben her ikisinin de sağlığında kıymetini biliyordum.
-Allah bilir ikisinin de cenazesine gitmemişsindir.
Erbakan’ınkini ise ne yazık ki ancak son zamanlarda fark ettim.
-Ergenekon davası olmasa hiç fark etmeyebilirdin valla, şükret.
Siyasetiyle hiçbir zaman mutabık olmadım.
-Canım, onların seninle mutabık olmaları gerekiyordu, senin değil.
Vicdanı ile mutabıkım.
-Olmadığında da silahsız kuvvet olup yolluyordun
Ve hayat bana, siyasi görüş ayrılıklarının hiçbir öneminin olmadığını, ama “vicdan” denilen şeyin ise ne kadar hayati bir insani değer olduğunu öğretti.
-Dur daha neler öğreneceksin, hele ressam adamın da yargılansın
Bu cenaze bana, insanın tabutuna konacak en anlamlı çelengin geriye bıraktığı “vicdan mirası” olduğunu gösterdi.
-Vicdan’ı Silivri’de bir koğuş adına çevirdin be abicim.
O cenazeye yakışmayan tek şey, Fatih Erbakan’ın konuşmasındaki “cihat” kelimesiydi.
-Hacı adam Mücahit’ti.
O kelime, kulağımda hoş bir seda olarak kalmadı.
-Valla senin kulağının hiçbir önemi kalmadı artık, işine gelirse
Son söz:
-Yani zurnanın zırt dediği, bütün yazıyı bağlayacağı yer oluyor burası
Dünkü cenazede bir tek Silivri yoktu.
-Vardı vardı, Ergenekon’un avukatı da vardı, Oda Tv’den güzelleme yapan da.
Eminim, izin verilseydi, oradan da cenazeye katılacak epey insan olurdu.
-Ama sen olmadan yine bir eksik olurlardı