3 Ağustos 2010 Salı

Bu özeleştiriyi fazlasıyla hak ettim

BU bir özeleştiri yazısıdır.
Kendimi eleştireceğim.
-Ne gerek var canım.


Konu, eski Yargıtay Başkanı Prof. Sami Selçuk.
-Hocam, şimdiden geçmiş olsun.

Selçuk, haftada bir yazdığı Star Gazetesi’nden geçen hafta ayrıldı.
-E nolmuş?

Eski Yargıtay Başkanı bir süredir Ergenekon davasında yapılan hukuksuzlukları eleştiriyordu.
-Bu sefer peşinen derdini belli ettiğin için sağol.

Ayrıca Anayasa değişikliği yerine, yeni bir anayasanın yapılmasını savundu.
-Olabilir

Bir de milletvekillerinin Anayasa değişikliği oylamasında serbest bırakılması gerektiğini söyledi.
-iyi demiş de parti kapatmayı zorlaştıran yasa baskı yüzünden mi düştü?

Öyle anlaşılıyor ki, bu tutumu, hükümete tam angaje “Star” Gazetesi’nde “rahatsızlığa” yol açmış.
-Ve sen de bunun üzerinden özeleştiri yapacaksın?

* * *

Geçmişte, Sami Selçuk’un başka konularda da çıkışları olmuştu.
-Ne gibi?

O dönemde, fikirlerinin bir bölümü bana ters gelmişti ve oturup onu eleştiren yazılar yazmıştım.
-Hangi fikirleriydi onlar? Çok merak ettim.

Yazılarımda hakaret falan yoktu, sadece fikirlerini eleştirmiştim.
-O kadar nazik bir herifsin ki hakaret etsen bile anlaşılmaz.

Yine de geriye baktığımda, onun çıkışlarını önyargıyla okuduğumu anlıyorum.
-Star gazetesinden ayrılmasa ne işin var önyargıları hatırlayacak.

Daha doğrusu, o çıkıştaki sağlam “aydın duruşunu” hiç anlamadığımı fark ediyorum.
-Eh, Ergenekon'a bir iki eleştiri yapmasa bunu da fark etmeyecekmişsin ya.
Kaç yılını aldı bunu fark etmen?

Tabii hepimiz insanız ve geçmişteki yazılarımız bütün hayat boyu bizi takip ediyor.
-Sahi seninkilerden nasıl kurtulmayı düşünüyorsun?

Geçenlerde Star Gazetesi yazarı Ahmet Kekeç’le sohbet ederken şunu söyledim:
-Sana gün aşırı "çakan" Ahmet Kekeç?

“Bugüne kadar bana yaptığın eleştiriler içinde en haklı olanı, Tansu Çiller döneminde yazdığım bir yazıyı yüzüme vurmandı.
Ben o günlerde ‘Her şey hukuktan ibaret değildir’ diye bir cümle kullanmışım.
Çok haklısın, inan şimdi o cümleden dolayı utanıyorum.”
-Jitem hukukunun aldığı canlardan ötürü mü, yoksa şimdi ergenekoncuların hukuka ihtiyacı olduğu için mi?

Şimdi görüyorum ki, Sami Selçuk, “cemaatçi” bir aydın değil.
-Bekir Berat Özipek diye biri de var Star'da hafif genç sivilliği de var diyorlar.

O, bağımsız bir vicdan ve sapına kadar hukuka bağlı.
-Sami Selçuk'tan Ergenekon avukatı, postal yalayıcı çıkmaz canım, boşuna debelenme.

Yanlış anlamayın, bunu sadece bugün söylediklerine, yazdıklarına bakarak söylemiyorum.
-Hiç yanlış anlar mıyız yaaa, ayıp ettin bak.

Bugün de aynı fikirde olmadığım görüşleri var.
-Ne mesela, birkaç örnek ver be abicim.

Ama hepimize, hukukun ne olduğunu anlatıyor; sanık koltuğuna oturtulan insanları, bizim önyargılarımızın,
ideolojilerimizin değil, hukukun, adalet duygusunun yargılayıp karar vereceğini kabul etmemiz gerektiğini anlatıyor.
-On beş sene önce de hatırlatılıyordu ama sen JİTEM hukukunun şakşakçılığını yapıyordun?

Sami Selçuk, dün Vatan Gazetesi’nde Mine Şenocaklı’nın sorularını yanıtlamış.
Şu cümleleri, bugünkü düşünce hayatımızın sefaletini ne kadar güzel anlatıyor:
-Bu sefaleti senin yazılarından daha iyi birşey anlatamaz.

“Bakıyorsunuz, biri size demokrasi söylevleri çekiyor.
Biraz onun düşüncelerine aykırı şeyler söylemeyegörün, katlanamıyor, hemen saldırıya geçiyor.
Ardından da hoşgörüden söz ediyor.
Oysa hoşgörüde katlanma öğesi vardır.
Siz benim düşüncelerimi benimsemeseniz bile onu sergileme hakkımı savunmanız lazım.”
-Ertuğrul Voltaire de aynısını yapıyor

Arkasından ekliyor:
“Eğer demokratsanız elbette! Değilseniz, zaten içinizde bir faşizm canavarı var demektir.”
-Sakın sen üstüne alınma e mi?

* * *

Evet bu cümleler, Türkiye’de köşe yazarlığının, düşünce hayatının sefaletini ortaya koyuyor.
-Sefaletin resmi için bakınız; Ertuğrul Özkök - "Plasentada mutluluk taklaları"

Bugün ortada “liberal” ve “demokrat” diye gezen insanların bir bölümüne bakıyorum.
-Hangi bölümüne?

Kendilerinden başka kimsenin düşüncesine saygıları yok. Hepsi birer infazcı. Her gün onlarca “andıç” etrafta uçuşuyor.
-Bak hemen beyfendi çizginden kayıyorsun. Hani hoşgörü, düzeyli eleştiri?

Referandumda “Hayır” diyecek insanlara anında “Darbeci”, “Askerci” etiketini yapıştırıyorlar.
-Ay bu lafları ne kadar oturmuş içine böyle. Her yazıda şunlara değinmesen olmaz.

O nedenle Sami Selçuk’un bu tavrı bana iyi bir ders oldu.
-Hadi o zaman Hrant Dink davası için de ders olsun bu tavır?

Bundan böyle “cemaatsiz” insanların düşüncelerine karşı çok daha dikkatli olacağım.
-Çok iyi olur valla.
İnsanlar senin köşene düşeceklerine başka bir sürü yere düşmeyi yeğliyorlar benden söylemesi.

* * *
Yazımı, mülakatı yapan Mine Şenocaklı’nın şu tespiti ile bitiriyorum:
-Senin tespitlerin daha kıymetli amaaa :(

“Ben (sizin ayrılmanızın) gazete için kayıp olduğunu düşünüyorum.
Çünkü bir gazetede köşe yazarları ne kadar farklı olursa gazetenin okunurluğu ve güvenilirliği de o derece artar” diyor ve şu örneği veriyor:
“Hürriyet gibi...”
-Ve tabi neden bu tespiti Mine hanıma bıraktığın da anlaşıldı.

Sami Selçuk da tamamlıyor:
“Radikal de öyle. Birbirine ters düşen görüşler var orada.”
-Radikal olabilir, misal Yıldırım Türker, Namık Kemal Zeybek. Ama Hürriyet ne alaka?

Yazı yazdığım gazete için çok doğru bir saptama.
-Bırak bu reklam kokan hareketleri yaaa.
Hepiniz Türkiye Türklerindir logosunun altında yazmıyor musunuz?

Radikal’e gelince, onun da son 6 aydaki tavrını gerçek bir aydın çizgisi olarak görüyorum.
-Bu yüzden Radikal'in başına Eyüp Can'ı geçirmiş olmasınlar?

Türkiye’nin böyle aydın duruşlarına çok ihtiyacı var.
-Bir yazında da bizi bu "gerçek aydın çizgisi" konusunda aydınlatırsan ofisimizde mutluluk taklaları atabiliriz.

İlgili yazı; http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/15472279.asp?yazarid=10&gid=61

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder