24 Temmuz 2013 Çarşamba

Gel de kaygılanma


Kim istemez kanın durmasını, kim desteklemez terörün son bulmasını, kim arzu etmez ülkeye sulhun gelmesini?
-Hiç yani, “e kütüphane buuuu herkes destek olur” (Vizontele Tuuba’dan)
Lakin ta baştan kabul etmek gerekiyor ki böyle çetrefilli süreçlerin içinde onlarca tuzak bulunur.
-Öyle valla
O tuzakları görüp söylemek, barışa karşı olmak değildir.
-Kesinlikle
Hele söz konusu; uluslararası bağlantıları bulunan bir terör örgütü ise! Ve o örgüt, onlarca yıldır asker-sivil demeden, Kürt-Türk demeden, kadın-çocuk demeden insanları öldürüyorsa, bin kere düşünüp bir kere adım atmak gerekmiyor mu?
-Eh aynısını örgüt de devlet için düşünüyordur yani.
Bir de bu örgüt, pek çok ülkenin ekonomik, askerî ve lojistik desteği ile ayakta duruyorsa ve her an onlar tarafından kullanılmaya müsait ise, sürecin sıhhati için bin kez kafa yormaktan daha doğal ne olabilir?
-Sizinki de kafa yormak yani, iyi.
Ne toz pembe rüyalar görmek, ne kâbuslar eşliğinde yürümek!
-İşte bu!
Gerçeğin çehresine yüreklice bakmak ve geleceği soğukkanlılıkla yönetmek gerekiyor; hepsi bu.
-Yürü beee
Şu anki fotoğraf gayet net: PKK barış adına adım atmıyor; tam aksine büyük bir çatışmaya hazırlandığına dair görüntü veriyor sürekli.
-İzlanda’dan mı çektiniz bu fotoğrafı? Gerçi oradan bile durumun tam tersi olduğu görülüyordur ama...
 KCK yönetimi değişti, nerdeyse Türkiye'ye tehdit savurmayan ‘PKK kurmayı' kalmadı. Üstelik süre veriyorlar, ‘Son kez uyarıyoruz!' diyorlar.
-Yönetim değişikliği savaş için yapıldı zaten, hı hı. O uyarı da geçti bu arada ama neyse...
Yeni KCK stratejilerinde açıkça görülüyor ki örgüt, taraftarına sokağa dökülmeyi emrediyor.
-Evet, strateji belgesindeki dokuz maddede silahsızlanma için yapılacakların yanında bu da var, oysa AKP’nin ilçe örgütü gibi olmaları lâzım.
Bunlardan kaygı duyduğunuzu söylediğinizde bazı pembe dizi senaristleri her şeyin çok iyi gittiğini, endişeye mahal olmadığını vs. söylüyor.
-E çünkü eksik yazıyorsunuz, sadece görmek istediğiniz şeyi görüyorsunuz.
Güzel!
-Eyvallah
Ama manzara hiç öyle bir şey demiyor.
-Gel bak bizim balkondan Vangölü de, süreç de çok güzel, valla bak…
 Neymiş?
-Ne neymiş?
Devlet (daha doğrusu MİT) İmralı'da mahkûm örgüt liderine hâkimmiş, o da örgüte hâkimmiş; dolayısıyla asayiş berkemal imiş.
-Hakim değil canım, örgüt lideriyle iletişim halinde ve çoğu konuda mutabık.
Aklı başında her insan bu tozpembe yorum karşısında şu soruyu sormaz mı: Madem her şey bu kadar kontrol altındadır, bu ürkütücü manzaranın sorumlusu kimdir?
-Manzaramıza laf etme, lütfen!
Şehrin göbeğinde polis gücü oluşturacaksın,
-Öyle bir şey yok, KCK yalanladı, BDP soruşturuyorç
2 bin küsur genci örgüte yeni üye yapıp dağa çıkaracaksın,
-O da yalan, yaz bakayım o zaman kaç kişi nerden çıkmış. Hepsini biliyor devlet. En ağır dönemlerde yılda 600 filandı katılım.
Ağır silahlar eşliğinde mezarlıkta tören düzenleyecek ‘şehitlik' inşa edeceksin,
-Lice’de şehitlik doğru ama ağır silah da yalan.
Yol kesip kimlik kontrolü yapacaksın,
-Bir iki yerde yapmışlardır, sırf siz malzemesiz kalmayasınız diye.
 dört parçalı devlet kuracağını (bir milletvekilinin ve örgüt liderinin ağzından) bangır bangır haykıracaksın,
-Bunu eli silahlı biri değil, millet vekili söylüyor, nolmuş yani?
hükümete “2. aşamaya geç” diye dayatacaksın…
-Ne var bunda? Niye dayatma oluyor bu? Hükümetin bölge şubesi mi bunlar?
 Ve insanlar “Her şey yolunda!” deyip hayata huzur içinde devam edecek; öyle mi?
-Valla aynen öyle. Biz burda gayet iyiyiz.
Bütün bu 'taktiksel söylemler'i geçtik,
-Kendi kendine taktiksel söylem de ürettin ha, helal spr dvm...
 sıra devletin nasıl kurulacağını fiilen göstermeye geldi galiba.
-Uuuu geldik mi o kadar ya
 Hafta içinde PKK'nın Suriye kanadı PYD, Rasulayn şehrini tamamen kontrol altına aldı ve o topraklara örgüt bayrağını astı.
-Orası Resulayn değil canım, Kürt şehri, Serêkaniyê
Türkiye'nin 100 metre ötesinde yaşanıyor bu gelişme.
-O kadar bile değil, taş patlasa elli metre
 PYD Başkanı, Türkiye'nin müdahalesi söz konusu olursa kendilerini savunacaklarını söylüyor.
-Aynı adam Türkiye endişelenmesin, biz dostuz, görüşmeye hazırız da diyor, onu niye yazmıyorsun?
Genelkurmay Başkanlığı, resmi bir açıklama yaparak “terör örgütü”nün Suriye'deki hamlesinden kaygı duyduğunu ortaya koyuyor.
-Amiral geminin kaptanı da çok hassastı askerin ne düşündüğü konusunda
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin endişelerini dile getiriyor ve “Sınırda bir oldubittiye izin veremeyiz!” diyor. Onunla da yetinmeyip, gelişmeleri “kaygıyla” izlediklerini söylüyor.
-Sizin yüzünüzden, bir avuç suda fırtına koparıyosunuz.
 Tabii ki reel politikle yüz yüze yaşamaya mecbur Dışişleri, bölgeye ve ülkemize nasıl bir mayın döşendiğini hissediyor.
-Kardeşim niye mayın ya? Oralar Kürt şehirleri, Kürtler yönetecek, siz de gidip okul açacaksınız yarın öbür gün.
 Ya Polyannacılık oynayan kalem erbabı?
-Onlarla Twitter’da kapışıyor arkadaşların, rahat ol
Onlar (kulaklarına üflenen ninniler sayesinde) sürecin hâlâ planlandığı güzergâhta devam ettiğini söylüyor.
-İşte bunlar hep Mit’in ninnileri
 Keşke öyle olsa...
-Öyle ama inanmıyorsun, napiyim.
 Fakat heyhat!
-Noldu ya
İş her geçen gün sarpa sarıyor, örgüt her gün yeni bir hamle yapıyor.
-Evet en son Karayılan disiplinli olun, çekilmeyi hızlandırın diyordu.
Sadece örgüt mü?
-E devlet de boş durmuyor, demokratikleşme paketi filan…
Öteden beri İran bağlantısı ile maruf bazı kişiler, sırıtkan bir eda ile PKK'nın Suriye kanadını aklayıp paklama peşinde.
-Bunu bilemedim.
 Normaldir; zira şu an itibarıyla kazananların başında İran ve Suriye geliyor.
-İran neyse de Suriye nasıl kazanıyor?
Vaktiyle çoluk çocuk gibi görülen Esed, kendine göre büyük oynuyor ve arkasını yasladığı müttefikleriyle özerk bir PKK devletini arzu ediyor.
-Akıllı olup Kürtlere destek olun, Esed’e sırtlarını döneli baya oldu.
Daha birkaç hafta önce KCK üst yönetiminin Suriye'de özerk bir bölgeden bahsetmesi ve İran'la barışın devam edeceğini ilan etmesi tesadüf mü sizce?
-Savaşsın mı sonsuza kadar? Suriye’de Kürtler niye kendi kendini yönetmesin, hele bir de bakim?
Oto-hipnoza gerek yok. Toplu hipnoz da sökmüyor artık.

-Keşke sürecin sonuna kadar hipnoz edebilsek sizi.

 Fiili durumu doğru okumak, gerekli tedbirleri almak gerekiyor ki, iş işten geçmesin.

-Nedir mesela gerekli tedbir açar mısın?

En başta şunu kabul etmeli; ‘endişelerim var' demek ‘çözüme karşıyım' demek değildir.

-Tabi canııım, ne alakası var

Ağıtlar yakıp kitleleri yeise sevk etmeye de gerek yok; ninniler söyleyip masum toplulukları uyutmaya da.

-E patlat oynak bir şeyler.

 İyi niyetli gayretleri boşa çıkarmaya yönelik birtakım gelişmeler yaşanıyor.

-Siz de maşallah elinizde benzin bidonuyla koşuyorsunuz

 Maksat hem sorunun çözülmesi hem de kalıcı kardeşliğin temin edilmesi olduğuna göre, gerçeklerle yüzleşmek şart.

-Hah işte, biraz da büyük gerçeklere, iyi niyetli girişimlere odaklansanız?

 Daha çok aklı meseleye dâhil edip bütün olumsuz ihtimalleri de hesaba katarak, ülke menfaatini her şeyin üstünde tutan siyaset üstü bir vizyonla sulh kapılarını aralamak ve süreci kalıcı bir yol haritası ile taçlandırmak gerekiyor.

-Baştan söylesene şu, bizi de katın bu işe desene.

Yoksa ufukta beliren ihanet sadece bu ülkeye değil; bölgeye de büyük zarar verir...

-İhanet? Nereye bağladın abi ya...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder