5 Ocak 2012 Perşembe

Aman cebe bıraktığınız mesaja dikkat

27 Aralık 2011 akşamı.
-Dur ben yeni uyanıyorum mevzuya

Hürriyet'in yeni yıl partisinden çıkıp, başka bir yere akıyoruz.
-Konağınızı süslemediniz mi bu sene?

Bild gazetesinin genel yayın yönetmeni Kai Diekmann'la, Nişantaşı'nın yeni gözde yeri “Sess”e doğru gidiyoruz.
-Vaaay, Türkiyeni gezdiriyorsun adamına...

Bana, Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff'la aralarında geçen olayı anlatıyor.
-Sen pek görüşemiyorsun tabi bizimkiyle di mi? Yazııık…

*“Cumhurbaşkanı asla yapılmaması gereken bir hatayı yaptı” diyor.
-Bak seeen, napmış?

“Arkadaşından aldığı borcu açıklamadığı için mi” diye soruyorum.
-Tabi Avrupalı’nın en büyük hatası ne olabilir ki…

*“Tabii o büyük bir hata. Ama asıl hatası başka. Cep telefonuma not bıraktı” diyor.
-Hadiii, ne demiş?

Ve olayı anlatıyor.
-E buyursun…

* * *

Diekmann bir toplantı için New York'a gidiyor.
-Evet?

Bir gün önce, Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff'a cevaplaması için bazı sorular göndermişler.
-Konu nedir?

Sorular, ev almak için işadamı bir arkadaşından aldığı borçla ilgili. Bu olayı, cumhurbaşkanı olmadan önce açıklamamış.
-Hmmm

Wulff iki gün boyunca bu sorulara cevap vermiyor. Bunun üzerine gazete haberi yayınlamaya karar veriyor.
-Cevapsız kalan soruları yani?

Bunu öğrenen Cumhurbaşkanı apar topar Kai Diekmann'ı arıyor.
-E daha yayınlamamış ki karar verdiğini nereden biliyor?

Diekmann o sırada uçakta ve telefonu kapalı. Diekmann'ın cep telefonuna ağzına geleni söylüyor.
-Cumhurbaşkanı çizgisinden çıkmış yani

Bu haberi yayınlarlarsa, gazete ile ilişkilerini gözden geçireceği tehdidinde bulunuyor.
-Piii, Avrupalı çizgisinden de çıkmış.

* * *
Diekmann haberi yayınlıyor.
-Sen olsan ne numaralar çevirirdin var yaaaa

“Kanunen, izin almadıkça telefon konuşmalarını kaydedemiyoruz. Ancak burada durum farklı. Çünkü cep telefonuna mesaj bırakan kişi, bunun kaydedileceği konusunda önceden otomatik olarak uyarılıyor. Bu durumda benim, Cumhurbaşkanı'nın yaptığı tehdidi kamuoyuna açıklama hakkım var.”
-Küfür yok di mi?

Bild o mesajı yayınlamadı ama olay Alman medya çevrelerinde duyuldu ve iki gazete Cumhurbaşkanı'nın bıraktığı mesajı haber yaptı.
-Almanya’nın da amiral gemisini bulmuşsun desene.

Bild ve Kai Diekmann öteki Alman gazeteleri tarafından pek sevilmese de, gazeteler Cumhurbaşkanı'nın bu tavrını eleştirdi.
-Kai Diekman senin gibi bir kaptan değildir inşallah

Haberi atladık, onları sevmiyoruz gibi bahanelere sığınmıyorlar.
-Senin gibi değiller yani.

* * *
Sayın Başbakan, sizden beklediğimiz duruş budur
-Bi dakka! Konu nasıl buraya geldi, olay bu kadar mıydı? Sonrası ne oldu?

DÜN Başbakan Tayyip Erdoğan'ın grup konuşmasını dinlerken içimden şu geçti: “İşte budur...”
-Üstüne bir kadeh şarap da fena olmazdı…

Uludere'deki elim olay konusunda, her önüne gelenin küçük, küçücük, mide bulandırıcı bir popülizm yaptığı günlerde, ülkenin başbakanından beklenen ses budur.
-Ben senin bu harbi hallerini seviyorum biliyor musun?

Ne mi? Onu da açık açık özetleyeyim:
-Beklenen ses dedin ya işte neyi açık özetliyorsun?

*Evet, orada vahim bir hata yapılmıştır.
-Olur böyle şeyler canııım

*Ama bu ülkenin ordusu, güvenlik güçleri, silahlı bir örgüte karşı görevini yapmaktadır.
-Sen de görevini yapıyorsun nihayetinde.

*O görevi onlara kim mi vermiştir? Ülkenin seçimle işbaşına gelmiş sivil hükümeti.
-Bunu yazarken kendinden geçtin di mi?

*Bu bir savaştır ve her savaşta ne yazık ki hatalar olmaktadır.
-Olum bi tutarlı ol be, hani buna savaş diyenler liboştu?

*Dünyanın en gelişmiş ordusuna sahip Amerika bile geçmişte bundan daha ağır hatalar yapmıştır.
-Doğru valla, Irak’ta ne “hatalar” yaptılar…

*Evet bu hatanın üzerine gidilmeli, sonuna kadar araştırılmalı, sorumlular ortaya çıkarılmalıdır.
-Gerek yok yaaa, hayır yani bilerek olmamış ki, adı üstünde “hata”.

*Ama bunu yaparken, orada savaşan insanların gururunu, moralini tarumar edecek sorumsuzluklardan kaçınılmalıdır.
-Canım sen boşuna mı yırtınırıyorsun buralarda ver morali, ver coşkuyu gitsin…

*O insanlar orada kahramanca bir mücadele vermektedir.
-Sayenizde canım.

Bu mücadele sizin, benim, onun, bunun siyasi ideolojisine, düşüncesine uygun olmayabilir.
-Sana her halükarda uygun mudur? Uygundur, geç o zaman…

Ama o görevi ona bu ülke vermiştir.
-Haklısın valla, milleti ölüme yollayıp ardından şakşakçılıkta üstümüze yok.

*O nedenle Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın orada savaşan insanların arkasında durması doğrudur ve alkışlanması gereken bir duruştur.
-Senin de Başbakanın arkasında durman kesinlikle ibret alınması gereken bir duruştur ama neyse…

*En üzücü olanı, artık Cumhuriyet ordusunu savunmanın bile cesaret kabul edilecek hale gelmiş olmasıdır.
-Canım, nolur biraz değişsen, biraz yaratıcı olsan, hep aynı cümleler yaaa

*Evet Sayın Başbakan. Doğru olanı yaptınız.
-Hani muhtar bile olamazdı, bakıyorum da 411 El goy goya kalkıyor.

*Siz ordumuzun arkasında durdunuz; biz de sizin arkanızdayız.
-Şüphesi olan beri gelsin…

Orada kahramanca savaşan subaylarımızı, çocuklarımızı bir avuç aydına, bir avuç ona buna yedirtmeyeceğiz...
-“Bir avuç ona buna” nedir ya, allahını seversen bi çeki düzen ver kendine, bi cümle kurmasını öğren, bir yazını da doğru düzgün bitir. Başlık, göbek, final her biri ayrı telden, verem ettin beni.

İlgili yazı: http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=19600144&yazarid=10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder