10 Şubat 2011 Perşembe

Deve üstündekiler bizden değil

Televizyonun karşısında oturuyorum ve kendimi bir Almanın yerine koymaya çalışıyorum.
-Bi tane de becks bira açıver ambians olsun

Kahire’nin Tahrir meydanında iki gurup savaşıyor.
-Bir grup saldırıyor, bir grup kendini koruyor canım, doğru anlat.

Bir taraf 1000 kişi, öteki taraf ise 1500.
-Yavrucum, Almanlar El Cezire izliyorlarsa rezil olursun bak, karıştırma rakamları.

Önce bir taraf ötekini meydandan püskürtüyor.
-Onlar günlerdir sokakta yatıp kalkan, ara ara sayıları milyonu geçenler

Sonra öteki taraf birincileri meydanın kenarına itiyor.
-Onlar da Mübarek’in paralı köpekleri

Bütün televizyonlar canlı yayınlıyor.
-Bütün televizyonlar El Cezire’nin canlı yayınından yararlanıyor desen daha doğru olmaz mı?

Sık sık alt yazı geçiyor: “Mısır’da iç savaş.”
-Hangi kanal o, ben niye görmedim? Benim gördüklerimde Demokratik haklar, protestolar, birbirlerini koruyan hristiyanlarla müslümanlar da vardı.

Bir tarafta Mısır’da demokrasi isteyenler.
-Yani senin bin beş yüz gördüğün milyonlar

Öteki tarafta 30 yıldır devlet başkanlığı koltuğunda oturan Hüsnü Mübarek’in taraftarları.
-Yani kafan bin beş yüz olduğu için onları da bin olarak gördüğün o paralı köpekler

Kendimi bir Alman yerine koyuyorum ve anlamaya çalışıyorum.
-Nasıl bir Alman? Sosyal demokrat, muhafazkar, sosyalist?

Biz “Batılı demokratik dünya”, “demokrasi isteyenlerin” yanında yer alıyoruz.
-Biz derken hacı?

Ama bir problem var.
-Bence de var, biz derken kimi kast ediyorsun?

Tahrir meydanındaki savaşta kim kazanıyor nasıl anlayacağız?
-Çok basit, Tahrir’i dolduran milyonlar.
İbadet ederken hristiyanları koruyan müslümanlarla,
müslümanları koruyan hristiyanlar kazanıyor.

İki tarafın da kılık kıyafeti aynı.
-Sıcak memleket abi, bi taraf kürkle mi dolaşsın yani?

Sayıları aşağı yukarı aynı.
-Senin gözlüklerin numara uçmuş, benden söylemesi...

Öyleyse “bizim tarafı” nasıl ayıracağız?
-Söyle bakalım, Nasıl?

Çok basit. Deve’den…
-Hay aklınla bin yaşa yaaa, tabi ki pankartlardan, sloganlardan olacak değil ya.

Çarpışan kalabalığa bakın:
-Evet, bakıyoruz

Deve üzerinde gelenler “Hüsnü Mübarek taraftarı”.
-Binlik taraf mı? E o kadar deve yok?

Yani onlar demokrasi istemiyor.
-Alla alla, Hürriyet’te böyle demiyordun ama?

Devesiz olanlar ise Hüsnü Mübarek’e karşı olanlar. Yani onlar “bizden”…
-Hâlâ çözemedim sizin kim olduğunuzu?

Şimdi Alman şapkamı çıkarıp, yine Türk şapkamı giyiyorum.
-Ne hızlı adamsın ya, bukalemun gibi maşallah

Türkiye 88 yıldır cumhuriyet rejimi ile yönetiliyor.
-Tek parti, darbeler neler sığdırmadı ki bu 88 yıla.

Askeri darbeler olsa da, 60 yıldır işleyen çok partili bir demokrasimiz var.
-Darbelerin demokrasiye katkılarını da yazar da siz bizim özel koşullarımızdan anlamazsınız diye girmiyor bu tür mevzulara.

Mısır halkına da, Almanya’daki, Türkiye’deki gibi işleyen bir demokrasi diliyorum.
-Yalnız Almanya’yla Türkiye arasında himalayalar var, hangisi?

Anlayacağınız; Türk olarak da Alman olarak da ben “devesizlerden” yanayım.
-Sen de Almanlara şapır şupur, Hürriyet’te Mübarek’e şükür.


İlgili yazı: http://www.bild.de/BILD/politik/2011/02/07/ertugrul-oezkoek/hg-tuerkisch/tuerkischer-journalist-schreibt-in-bild.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder