Kim istemez kanın
durmasını, kim desteklemez terörün son bulmasını, kim arzu etmez ülkeye sulhun
gelmesini?
-Hiç yani, “e kütüphane
buuuu herkes destek olur” (Vizontele Tuuba’dan)
Lakin ta baştan kabul
etmek gerekiyor ki böyle çetrefilli süreçlerin içinde onlarca tuzak bulunur.
-Öyle valla
O tuzakları görüp
söylemek, barışa karşı olmak değildir.
-Kesinlikle
Hele söz konusu;
uluslararası bağlantıları bulunan bir terör örgütü ise! Ve o örgüt, onlarca yıldır asker-sivil demeden, Kürt-Türk
demeden, kadın-çocuk demeden insanları öldürüyorsa, bin kere düşünüp bir kere
adım atmak gerekmiyor mu?
-Eh aynısını örgüt de devlet için düşünüyordur
yani.
Bir de bu örgüt, pek çok ülkenin ekonomik, askerî
ve lojistik desteği ile ayakta duruyorsa ve her an onlar tarafından
kullanılmaya müsait ise, sürecin sıhhati için bin kez kafa yormaktan daha doğal
ne olabilir?
-Sizinki de kafa yormak yani, iyi.
Ne toz pembe rüyalar görmek, ne kâbuslar
eşliğinde yürümek!
-İşte bu!
Gerçeğin çehresine yüreklice bakmak ve geleceği
soğukkanlılıkla yönetmek gerekiyor; hepsi bu.
-Yürü beee
Şu anki fotoğraf gayet net: PKK
barış adına adım atmıyor; tam aksine büyük bir çatışmaya hazırlandığına dair
görüntü veriyor sürekli.
-İzlanda’dan mı çektiniz bu
fotoğrafı? Gerçi oradan bile durumun tam tersi olduğu görülüyordur ama...
KCK yönetimi değişti, nerdeyse Türkiye'ye
tehdit savurmayan ‘PKK kurmayı' kalmadı. Üstelik süre veriyorlar, ‘Son kez
uyarıyoruz!' diyorlar.
-Yönetim değişikliği savaş için
yapıldı zaten, hı hı. O uyarı da geçti bu arada ama neyse...
Yeni KCK stratejilerinde açıkça
görülüyor ki örgüt, taraftarına sokağa dökülmeyi emrediyor.
-Evet, strateji belgesindeki
dokuz maddede silahsızlanma için yapılacakların yanında bu da var, oysa AKP’nin
ilçe örgütü gibi olmaları lâzım.
Bunlardan kaygı duyduğunuzu
söylediğinizde bazı pembe dizi senaristleri her şeyin çok iyi gittiğini,
endişeye mahal olmadığını vs. söylüyor.
-E çünkü eksik yazıyorsunuz,
sadece görmek istediğiniz şeyi görüyorsunuz.
Güzel!
-Eyvallah
Ama manzara hiç öyle bir şey
demiyor.
-Gel bak bizim balkondan Vangölü
de, süreç de çok güzel, valla bak…
Neymiş?
-Ne neymiş?
Devlet (daha doğrusu MİT)
İmralı'da mahkûm örgüt liderine hâkimmiş, o da örgüte hâkimmiş; dolayısıyla
asayiş berkemal imiş.
-Hakim değil canım, örgüt
lideriyle iletişim halinde ve çoğu konuda mutabık.
Aklı başında her insan bu
tozpembe yorum karşısında şu soruyu sormaz mı: Madem her şey bu kadar kontrol
altındadır, bu ürkütücü manzaranın sorumlusu kimdir?
-Manzaramıza laf etme, lütfen!
Şehrin göbeğinde polis gücü oluşturacaksın,
-Öyle bir şey yok, KCK yalanladı,
BDP soruşturuyorç
2 bin küsur genci örgüte yeni üye
yapıp dağa çıkaracaksın,
-O da yalan, yaz bakayım o zaman
kaç kişi nerden çıkmış. Hepsini biliyor devlet. En ağır dönemlerde yılda 600
filandı katılım.
Ağır silahlar eşliğinde
mezarlıkta tören düzenleyecek ‘şehitlik' inşa edeceksin,
-Lice’de şehitlik doğru ama ağır
silah da yalan.
Yol kesip kimlik kontrolü
yapacaksın,
-Bir iki yerde yapmışlardır, sırf
siz malzemesiz kalmayasınız diye.
dört parçalı devlet kuracağını (bir
milletvekilinin ve örgüt liderinin ağzından) bangır bangır haykıracaksın,
-Bunu eli silahlı biri değil,
millet vekili söylüyor, nolmuş yani?
hükümete “2. aşamaya geç” diye
dayatacaksın…
-Ne var bunda? Niye dayatma
oluyor bu? Hükümetin bölge şubesi mi bunlar?
Ve insanlar “Her şey yolunda!” deyip hayata
huzur içinde devam edecek; öyle mi?
-Valla aynen öyle. Biz burda
gayet iyiyiz.
Bütün bu 'taktiksel söylemler'i
geçtik,
-Kendi kendine taktiksel söylem de ürettin ha, helal spr dvm...
sıra devletin nasıl kurulacağını fiilen
göstermeye geldi galiba.
-Uuuu geldik mi o kadar ya
Hafta içinde PKK'nın Suriye kanadı PYD,
Rasulayn şehrini tamamen kontrol altına aldı ve o topraklara örgüt bayrağını
astı.
-Orası Resulayn değil canım, Kürt
şehri, Serêkaniyê
Türkiye'nin 100 metre ötesinde
yaşanıyor bu gelişme.
-O kadar bile değil, taş patlasa elli metre
PYD Başkanı, Türkiye'nin müdahalesi söz konusu
olursa kendilerini savunacaklarını söylüyor.
-Aynı adam Türkiye
endişelenmesin, biz dostuz, görüşmeye hazırız da diyor, onu niye yazmıyorsun?
Genelkurmay Başkanlığı, resmi bir
açıklama yaparak “terör örgütü”nün Suriye'deki hamlesinden kaygı duyduğunu
ortaya koyuyor.
-Amiral geminin kaptanı da çok
hassastı askerin ne düşündüğü konusunda
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,
Türkiye'nin endişelerini dile getiriyor ve “Sınırda bir oldubittiye izin
veremeyiz!” diyor. Onunla da yetinmeyip, gelişmeleri “kaygıyla” izlediklerini
söylüyor.
-Sizin yüzünüzden, bir avuç suda
fırtına koparıyosunuz.
Tabii ki reel politikle yüz yüze yaşamaya
mecbur Dışişleri, bölgeye ve ülkemize nasıl bir mayın döşendiğini hissediyor.
-Kardeşim niye mayın ya? Oralar
Kürt şehirleri, Kürtler yönetecek, siz de gidip okul açacaksınız yarın öbür
gün.
Ya Polyannacılık oynayan kalem erbabı?
-Onlarla Twitter’da kapışıyor
arkadaşların, rahat ol
Onlar (kulaklarına üflenen ninniler sayesinde) sürecin hâlâ
planlandığı güzergâhta devam ettiğini söylüyor.
-İşte bunlar hep Mit’in ninnileri
Keşke öyle olsa...
-Öyle ama inanmıyorsun, napiyim.
Fakat heyhat!
-Noldu ya
İş her geçen gün sarpa sarıyor,
örgüt her gün yeni bir hamle yapıyor.
-Evet en son Karayılan disiplinli olun, çekilmeyi hızlandırın diyordu.
Sadece örgüt mü?
-E devlet de boş durmuyor,
demokratikleşme paketi filan…
Öteden beri İran bağlantısı ile
maruf bazı kişiler, sırıtkan bir eda ile PKK'nın Suriye kanadını aklayıp
paklama peşinde.
-Bunu bilemedim.
Normaldir; zira şu an itibarıyla kazananların
başında İran ve Suriye geliyor.
-İran neyse de Suriye nasıl
kazanıyor?
Vaktiyle çoluk çocuk gibi görülen
Esed, kendine göre büyük oynuyor ve arkasını yasladığı müttefikleriyle özerk
bir PKK devletini arzu ediyor.
-Akıllı olup Kürtlere destek
olun, Esed’e sırtlarını döneli baya oldu.
Daha birkaç hafta önce KCK üst
yönetiminin Suriye'de özerk bir bölgeden bahsetmesi ve İran'la barışın devam
edeceğini ilan etmesi tesadüf mü sizce?
-Savaşsın mı sonsuza kadar?
Suriye’de Kürtler niye kendi kendini yönetmesin, hele bir de bakim?
Oto-hipnoza gerek yok. Toplu
hipnoz da sökmüyor artık.
-Keşke sürecin sonuna kadar
hipnoz edebilsek sizi.
Fiili durumu doğru okumak, gerekli tedbirleri
almak gerekiyor ki, iş işten geçmesin.
-Nedir mesela gerekli tedbir
açar mısın?
En başta şunu kabul etmeli;
‘endişelerim var' demek ‘çözüme karşıyım' demek değildir.
-Tabi canııım, ne alakası var
Ağıtlar yakıp kitleleri
yeise sevk etmeye de gerek yok; ninniler söyleyip masum toplulukları uyutmaya
da.
-E patlat oynak bir şeyler.
İyi niyetli gayretleri boşa çıkarmaya yönelik
birtakım gelişmeler yaşanıyor.
-Siz de maşallah elinizde benzin
bidonuyla koşuyorsunuz
Maksat hem sorunun çözülmesi hem de kalıcı
kardeşliğin temin edilmesi olduğuna göre, gerçeklerle yüzleşmek şart.
-Hah işte, biraz da büyük gerçeklere, iyi
niyetli girişimlere odaklansanız?
Daha çok aklı meseleye dâhil edip bütün
olumsuz ihtimalleri de hesaba katarak, ülke menfaatini her şeyin üstünde tutan
siyaset üstü bir vizyonla sulh kapılarını aralamak ve süreci kalıcı bir yol
haritası ile taçlandırmak gerekiyor.
-Baştan söylesene şu, bizi
de katın bu işe desene.
Yoksa ufukta beliren ihanet
sadece bu ülkeye değil; bölgeye de büyük zarar verir...
-İhanet? Nereye bağladın abi
ya...