Neydi o manşet?
-Hangisi?
Hani Uludere'deki o elim olaydan sonra "Taraf" gazetesinin attığı manşet?
-"Devlet halkını bombaladı"
"Devlet halkını bombaladı..."
-Eevet, bend e onu dedim.
Sen ki ey büyük Türk devleti ve onun bugünkü sahipleri...
-Uuuu, gazı alıyorum ama ne biçim devlet bu, her gün sahip mi değiştiriyor?
Yut ki yutabilirsen...
-Yutar mı ya, mümkün mü?
Yutamıyor musun?
-Yok
Tavsiyem, kızılcık şerbeti yap, iç...
-Seni mi kırıcam yaaa...
* * *
Dün Hürriyet'te Sedat Ergin'i okuyorum.
-Ben hiç okumam
Hepimiz mutabıkız, düzgün bir gazeteci, ilkeleri var. Odur budur diye bakmaz.
-Kısadan gelip, hiç bana benzemez desene
Tabii ki yapılması gerekeni yapıyor.
-Neyle ilgili?
"Taraf"ın manşetinden değil, ama basından yana çıkıyor.
-Hangi basından?
"Söz konusu gazete haberinde hatalı olabilir" diyor, arkasından ekliyor:
-Eeee?
"Ancak hatalı olması, bir demokraside Başbakan'a muhabirleri, yazarları ve gazeteleri hedef gösterme ayrıcalığı vermez" diyor.
-Konuyu kendine bağlican di mi? Çakaaal...
Doğru mu söylüyor?
-Gazeten ve senin gibi yazarların "hedef gösterme ayrıcalığı" için de öyle düşünüyorsa doğru.
Bana göre doğru, başkasına göre doğru olmayabilir...
-Herkesin doğrusu kendine konulu bir entel ergen muhabbetine mi giriyoruz?
Bu manşet, Başbakan'a onu yapma ayrıcalığı vermez ama bana şu mütevazı soruyu sorma hakkını verir.
-Sana ne güzel yapıyordu ama, oooh canıma değsin.
***
Ey, sen geçmişin manşetleri üzerinden recm üstüne recm yapan, eli taşlı, dili sopalı arkadaş...
-Kim o?
Ey sen, elinden gelse, "411 el kaosa kalktı" manşetinden, kallavi bir darağacının üç bacağını imal edecek kafa...
-Evet, sadede geldik...
Söyle bana ne düşünüyorsun "Taraf"ın bu manşeti hakkında?
-Valla bence güzel.
Bak ne diyor: "Devlet Halkını bombalamış..."
-Bombalamış değil len, bombaladı.
Söyle bana, bu laf, diline pelesenk ettiğin "411 el kaosa kalktı" lafından daha mı hafif, daha mı masum, daha mı adil...
-Vay şerefsiz de çok meşhur, onu geçmeyelim lütfen.
İlahi bir güçten aldığı yetkiyle, o ilahi güç neyse, onun baltası kesilen; o gazeteciyi, bu gazeteciyi her gün hapislere,
sürgünlere, maltalara gönderen, elinden gelse darağacına çekecek, ileri demokrat arkadaş...
-Allahını seversen söyle şunun kim olduğunu, çok merak ettim be.
Sana soracaktım, vazgeçtim, sormuyorum.
-Tamam canım, bana sor, nolucak?
Hâlâ vicdanı kalan varsa,ona soruyorum.
-Iyh, vazgeçtim,bana da sorma
Hadi söyleyin arada bir fark var mı?
-Yani neresini söyleyelim bilmiyorum ki...
Var...
-Bence de...
411 milletvekili, elini bilerek kaldırmıştı.
Devlet o elim, elim olduğu kadar vahim hatayı, bilerek yapmadı...
-Al işte, kapasite bu...
***
Gelelim o "411 el kaosa kalktı" manşetine....
-Başladığından beri onun yolunu yapıyorsun zaten
O gün ne demiştim? "Türbanlı kızlar üniversiteye girsin. Ama bunu Anayasa ile çözmeyin."
-İktidar değişirse gene yasaklanabilsin diye
Aynı sözü Anayasa Mahkemesi Başkanı da söylemişti.
-İyi halt etmiş
Peki bugün ne oldu?
-Hâlâ yasağın devam ettiği yerler olduğu gibi kamuda başörtüsü yasağı da devam ediyor
Türbanlı kızlar artık rahatça üniversiteye girebiliyor mu?
-Girmiyor
Giriyor.
-Girmiyor diyorum ya, alla alla...
Peki bunun için Anayasanın değişmesi gerekti mi?
-yok
Gerekmedi.
-Ben ne dedim?
***
Sense o gün ne demiştin?
-Ne demişim?
"Milletin 411 seçilmiş temsilcisinin kaldırdığı el için sen nasıl da böyle bir şey diyebilirsin?"
-Yine o meçhul kişi
Ben de demiştim ki, kalkmış eller vekil elidir. Kutsal değildir. İnsan elidir.
-Bak kendin söylüyorsun, vekil eli,yüzbinlerce insanın eli.
Bak, aynı seçilmiş eller, maaşlarını yükseltmek için kaldırdığında sen bile manşetler attın.
-Yani hâlâ söylemiyorsun bunun kim olduğunu, çok ayıp ediyorsun,ben yabancı mıyım?
Ağzına geleni söyledin.
-Ben de başlicam ama bak...
Demek ki neymiş?
-Neymiş?
"Devlet halkını bombaladı" manşeti de demokrasinin parçasıymış.
-Sedat Ergin öyle yazdı diye mi?
Demek ki, neymiş?
-Neymiş?
Manşet hatalı da olsa, basın özrgürlüğünün parçasıymış.
-Haliyle "411 El Kaosa kalktı" da o özgürlüğün bir parçası
***
İşte o yüzden diyorum...
-De artık ne diyeceksen, off
Şu kafa var ya, şu benim kafa; öylesine melun bir kafa ki, yerinde duramıyor, kabına sığmıyor...
-Sırtlanlar kovalasın seni Erto.
Fıldır fıldır dönüyor.
-Balataları yakar inşallaaah
Görüyor, hatırlıyor...
-Arada yapması gerekenleri de yapsın ama..
Ee tabiatıyla hatırlatıyor...
-Neyse, bu da bitti...
İlgili yazı; http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/19624495.asp